İbrahim CANBULAT/SAMSUN, – Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Sosyal Pediatri Bilim Dalı’nın başındaki Doktor Öğretim Üyesi Tuğba Ayçiçek Dinçer, akran zorbalığının çocukların sosyal etkileşimlerinde ciddi tehditler barındırdığına dikkat çekti. Dijital dünyanın etkisiyle zorbalığın daha da yaygın hale geldiğini belirten Dinçer, “Eğer aileler çocuklarıyla düzenli iletişim kuruyorlarsa, bu tür olumsuz durumlardan çocukları koruma şansları artıyor. Bu nedenle okul, aile ve çocuk arasında iyi bir planlama yapılması önem taşıyor” ifadelerini kullandı.
Samsun’daki OMÜ Tıp Fakültesi’nde görev yapan Dinçer, zorbalığın, gençlerin sosyal ortamlarda sıkça karşılaştığı bir sorun olduğunu ifade etti. Zorbalığın tanımını yaparak, “Zorbalık, bir bireyin diğerine karşı üstünlük sağlama niyetiyle gerçekleştirdiği ve tekrarlama potansiyeli taşıyan, istenmeyen saldırgan tutumları içerir. Bu davranışların en çok okul çağındaki çocuklarda görüldüğünü gözlemliyoruz. Zorbalık, ergenlerin sosyalleştiği okullar, okul çevreleri ve komşuluk ilişkileri içerisinde sıkça gözlenmektedir” dedi.
Zorbalık türleri hakkında da bilgi veren Dinçer, şunları söyledi: “Zorbalığın üç ana tipi bulunmaktadır. Akran zorbalığı dediğimiz durum, geleneksel zorbalıklardan biridir ve bunun üç alt kategorisi vardır. Bu kategorileri fiziksel, sözlü ve ilişkisel-sosyal olarak sıralayabiliriz. Fiziksel zorbalık, birinin diğerine karşı fiziksel şiddet uygulamasıyla tanımlanırken, sözlü zorbalık, bireyin dış görünümü veya yetenekleriyle dalga geçmek, alay etmek anlamına gelmektedir. İlişkisel-sosyal zorbalık ise, mağdurun sosyal ilişkilerini zedeleme, dedikodu yapma ve grup dışına itme eylemlerini kapsıyor.”
Dijital zorbalık konusuna değinen Dinçer, pandemi döneminin çocukların aşırı ekran bağımlılığına yol açtığını belirtti. “Küçük yaşlardaki çocuklar, dijital dünyayı daha etkili kullanmaya başladılar. Dijital zorbalık, çağımızın en tehlikeli zorbalık türlerinden biri haline gelmiştir. İnternetin kontrolsüz yapısı, gençlere sonda bir özgürlük sunuyor. Çevrimiçi platformlarda mağdurlar hakkında yalan haberler yaymak veya izinsiz fotoğraflar paylaşmak gibi davranışlarla karşılaşıyoruz. Dijital zorbalık, kurban üzerindeki olumsuz etkiyi anında yaymaya ve depolamaya elverişli bir yapıya sahiptir” şeklinde konuştu.
Zorbalık aslında mağdur ve zorbanın dışında, seyirci konumunda olanların da olduğunu vurgulayan Dinçer, “Zorbalığa uğrayan çocuklar, bazen buna güç eline geçtiklerinde kendileri de başvuruyor. Ayrıca, zorbalık eylemlerine göz yuman bireyler de mevcut. Bu kişiler, genellikle zorbanın baskısından korkarak sessiz kalıyor. Ebeveynlerin de bu durumu göz ardı etmemesi gerektiğini düşünüyorum. Çocuklara, “karışma” demek yerine, olayların önemini anlatmak daha sağlıklı olacaktır” dedi.
Eğitim gerekliliğine de vurgu yapan Dinçer, “Okul ile işbirliği içinde akran zorbalığı ve siber zorbalık konularında eğitimler verilmelidir. Eğer çocuğumuz zorbalık yapıyorsa, bunu asla kabul etmemeleri gerektiğini öğretmeliyiz. Özellikle rol model olmalıyız. Çocuklarımızın sağlıklı sosyal ilişkiler kurabilmesi adına, sportif aktivitelerle bu becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmalıyız. Önemli olan, sosyal ve akademik çevresi geniş olan, olumlu arkadaş ilişkileri kurabilen çocukların zorbalık tehdidinden uzak kalmasıdır. Bilinçli aile ilişkileri de burada büyük rol oynamaktadır. Ailelerin düzenli olarak çocuklarıyla etkili bir iletişim kurması, onları zorbalıktan koruma konusunda büyük fayda sağlayacaktır. Okul, aile ve çocuk arasında sağlam bir iletişim ve planlama ile güçlü bir destek sistemi oluşturulmalıdır” şeklinde sözlerini tamamladı.

