Hasan DÖNMEZ- Salih BÜYÜKSAMANCI/ KONYA, – MEVLANA Celaleddin-i Rumi, vefat yıl dönümü sebebiyle Konya’da gerçekleştirilen ‘Hz. Mevlana’nın 752’nci Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’ çerçevesinde düzenlenen ‘Şeb-i Arus’ etkinliğiyle anıldı. Törene Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş da katıldı.
Mevlana Celaleddin-i Rumi, 30 Eylül 1207 tarihinde günümüzde Afganistan’ın sınırları içinde yer alan Horasan’ın Belh şehrinde dünyaya gelmiş, 17 Aralık 1273 tarihinde ise Konya’da hayata veda etmiştir. Mevlana, ölüm gününü bir yeniden doğuş olarak, sevdalısı olan Allah’a kavuşma anı olarak değerlendirmiştir. Bu nedenle, vefat ettiği gün Mevlevilikte ‘Şeb-i Arus’ yani ‘Düğün Gecesi’ olarak adlandırılmaktadır. Her yıl Mevlana’nın ölüm yıldönü vesilesiyle ‘Vuslat’ (Sevgiliye kavuşma) etkinlikleri düzenlenmektedir. Bu seneki ‘Hz. Mevlana’nın 752’nci Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri’ de ‘Şeb-i Arus’ ile son bulmuştur.
Mevlana Kültür Merkezi’nde yapılan törende, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, Konya Valisi İbrahim Akın ve Mevlana’nın 22. kuşaktan torunu Esin Çelebi Bayru hazır bulundu.
‘MEVLANA BU GÜL BAHÇESİNDE BİR GÜLDÜR’
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, konuşmasında Mevlana’yı sadece bir şair olarak tanımlamaya çalışanları eleştirdi. Ersoy, şunları ifade etti:
“Geçmişimize baktığımızda, toplumu ve devleti dönüştüren, şekillendiren pek çok büyük şahsiyetin derin izlerini görmekteyiz. Kamandanlardan sanatçılara kadar bu insanların etkisi o denli büyüktür ki, zaman bile onların izlerini silmeyi başaramamıştır. Hacı Bektaş Veli’den Yunus Emre’ye, Sadrettin Konevi’den Şems-i Tebrizi’ye kadar birçok gönül fatihimiz, bu silsilenin önemli figürleridir. Mevlana da bu gül bahçesinden bir güldür. Bu bahçenin kapısı her zaman tüm gönüllere açıktır. Ancak, bizim değerlerimizle oynamaya kalkanlara karşı direnç göstereceğiz. Şems gibi bir gülün topraktan koparılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bizler, insanoğlunun ihtiyaç duyduğu değerleri paylaşmaya devam edeceğiz. Zamanın bu çalkantılı süreçlerinde korku ve kaygının içinde kıvranan insanları, ‘Umutsuzluğa kapılma, birçok umut kapısı vardır. Karanlığa düşme, nice güneşler doğmaktadır.’ diyerek Mevlana’nın ocağına davet ediyorum.”
‘ÇABALARIMIZIN HEPSİ HUZURA KAVUŞMAK, HUZURU BULMAK İÇİNDİR’
Konuşmaların ardından Diyanet İşleri Başkanı Safi Arpaguş, Mesnevi Sohbetini gerçekleştirdi. Arpaguş, insanlığın bir arayış içinde olduğunu dile getirdi. “Bu arayış bazılarımız için sağlık, bazılarımız için sosyal bir konum, bazılarımız için de ahlaki erdemler arayışı iken, aslında çabalarımızın tamamı huzura ulaşmak içindir. Mevlana Celaleddin-i Rumi, Allah’a kavuştuğunun 752’nci yılını anar iken bütün zamanların muhataplarına şunları söylemiştir; ‘Eğer can menzilini arıyorsan, sen cansın. Eğer bir lokma ekmek arıyorsan, o da sensin. Bu incelikleri anlar ve işin özüne ulaşırsan, her neyi arıyorsan o da sensin.’ Aradığımız şey, kim olduğumuzu belirler. Bizler huzur peşindeyiz; huzuru ne kadar ararsak, insanlığımıza o kadar yaklaşırız.” diye konuştu.
ŞEB-İ ARUS TÖRENİNDE, SEMA GÖSTERİSİ
Mesnevi Sohbetinin akabinde, İstanbul Tarihi Türk Müziği Topluluğu tarafından sanatçı Ahmet Özhan’ın katılımıyla tasavvuf müziği konseri yapıldı. İzleyenlerin ilgiyle takip ettiği sema gösterisi, Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu tarafından icra edildi. Sema, Mevlevi dervişleri tarafından gerçekleştirilerek, hem bir hakikate yöneliş hem de olgun bir insan olarak, kulun tekrar kulluğa dönmesi anlamını taşımaktadır.
HER KIYAFETİN BİR ANLAMI VAR
Sema gösterisini icra eden dervişlerin giydiği özel kıyafetler de anlamlar taşımaktadır. Sarık sikkesi, Mevlevilikte vefat eden kişinin başucuna konulan mezar taşıdır. Hırkası mezarı simgelerken, beyaz renkte, üstü dar, altı geniş ve kolsuz olan tennure ise kefeni simgeler. Tennurenin üzerine iliksiz ve düğmesiz bir yelek olan ‘destegül’, belde ise Arap alfabesinde elif harfine benzeyen ‘elifi nemed’ kuşağı yer almaktadır.
Tasavvuf müziği eşliğinde yapılan sema gösterisinde, semazenler ilk olarak kollarını çapraz şekilde bağlayarak görünüşte ‘Bir’ rakamını temsil eder ve ardından kollarını açarak, zikir çekerler. Bu durum, ‘Haktan alır, halka saçarız, kendimize bir şey mal etmeyiz, görünürde var olan birer aracıyız.’ anlamını taşır. Sağdan sola dönerken, tüm insanları sevgiyle kucaklayarak, yedi bölümden oluşan semanın her kısmının farklı anlamları vardır.









