Esra GÜNTEPE – Hadican Erol / İSTANBUL Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, bu yıl dokuzuncusunu düzenlenen TRT World Forum’daki ‘Gazetecilik ve Savaş: Saha Tehlikeleri ile Algoritmik Kısıtlamalar’ başlıklı oturumda söz aldı. Duran, “Gazze’nin gerçeklerini aktarmaya devam eden ve halkın bilgi edinme hakkını koruyan gazetecilere minnettarız. Onlar, tanık oldukları soykırımın dünya gündemine gelmesini başardılar. Uluslararası toplum, geç de olsa Gazze’nin meşru direnişini ve haklı davasını kabul etmeye başladı. Hatta bazı ülkeler bu davayı desteklemeye de yöneldi. Bu durum, gazetecilere yönelik kasıtlı saldırıların ve güçlü dijital sansürün fırtınasında gerçekleşmiş bir uyanıştır. Filistinli gazeteci Saleh Aljafarawi’yi pekiniz biliyorsunuz. Milyonlarca takipçisi olan sosyal medya hesabı, vefatından hemen sonra kapatıldı. Şehit gazetecinin tek hatası, sosyal medyada İsrail’in savaş suçlarını ifşa etmekti. O, hayatını feda etti ve zalimlerce susturuldu, ama örneği yaşamaya devam ediyor” ifadelerini kullandı.
İstanbul’da gerçekleştirilen TRT World Forum, ‘Küresel Yeniden Kurulum: Eski Düzenden Yeni Gerçeklere’ mottosuyla ikinci gününde ilerliyor. Forumun bu oturumuna Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran da katıldı.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, “Savaş gazeteciliği, çağımızın kamu iletişiminin en önemli unsurlarından biridir. Gerçekleri belgeleyip, bağlam sunarken, şiddet girişimleri gerçeği sakladığında nelerin olup bittiğini anlamamıza yardımcı olur. Şu anda, geleneksel çatışmaların tekrar gündeme geldiği, giderek daha öngörülemez ve tehlikeli bir dönem yaşıyoruz. İki dünya savaşının ardından inşa edilen uluslararası sistem artık çöküş aşamasında. Bu durum, çatışma bölgelerinden haber akışını sürdüren gazeteciler için özellikle riskli bir zemin oluşturuyor. Bazı etkili ülkeler, ‘barış aralığının’ sona erdiğini ilan etmeye başladılar ve savaş ihtimaline yönelik savunma harcamalarını ve tehdit algılarını yeniden şekillendirmeye girdiler. On yıl önce, kurgusal unsurlara odaklanan film yapımcıları, bu kez geleneksel savaşın gerçekleriyle yüzleşmek zorunda kaldılar. Savaş, hangi tarafta olursanız olun, kaçınılmaz olarak trajedi getirir” dedi.
Duran, “Gazze, Ukrayna, Keşmir, Suriye ve Sudan, yakın geçmişte çatışmaların en yoğun yaşandığı yerlerden sadece birkaçı. Küresel krizlere anlamlı çözümler üretmek, insanlığın geleceği için hayati önemde. Modern teknolojinin yıkıcı etkileri, zaferin asla gerçek bir kazanım getirip getirmediğini sorgulatıyor; yıkım, kayıplar ve travmalar nesiller boyunca sürmektedir. Barış için hiç bir çabadan geri durmayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, ‘Kimse, dünyanın herhangi bir yerindeki bir sorunu görmezden gelemez’ sözü aklıma geliyor. Herkesin ortak geleceğimiz için sorumluluk taşıması gerekiyor. Bu anlayışla, ulusal ve uluslararası meselelerde üstlendiğimiz sorumluluğumuzu yerine getirmek için içten bir çaba sarf ediyoruz. Türkiye, şimdiye kadar dünya üzerindeki çeşitli çatışmaların çözümünde öncü bir rol oynamıştır” şeklinde konuştu.
Duran, “Gazze’deki Filistinli muhabirin canlı yayında basın yeleğini çıkarıp ‘Bunlar bizi korumuyor’ diye haykırdığını unutmuyoruz. Bu sözler asla abartı değil. Ne yazık ki, iki yıl süren soykırımda 250’den fazla gazeteci, İsrail hükümeti tarafından kasıtlı olarak hedef alınarak hayatlarını kaybetti. Gerçeği ifade edenler, gerçeğin hedefi haline geliyor. Daha önce Ruanda, Bosna ve diğer çatışmalarda bunu görmüştük. Dünyanın bu soykırımların gerçekliğini anlamasına yardımcı olan savaş gazetecileri olmuştu. Gerçek peşinde hayatlarını feda eden bu gazetecileri buradan saygıyla anıyoruz. Gazze’nin gerçeklerini aktarmaya ve halkın bilgi edinme hakkını savunmaya devam eden gazetecilere teşekkür ediyorum. Onlar, Tanık oldukları soykırımın dünyanın gündemine taşınmasına muvaffak oldular. Uluslararası toplum, geç de kalmış olsa, Gazze’nin haklı direnişini ve davasını kabullenmeye başladı. Bu dönüşüm, gazetecilere karşı düzenlenen sistematik saldırılara rağmen gerçeğin peşinden koşma iradesinin bir kanıtıdır. Hepimiz Filistinli gazeteci Saleh Aljafarawi’nin örneğini biliyoruz. Ölümünden sonra sosyal medya hesabı kapatıldı. Uğradığı bu sansür, gerçeği bastırmanın bir yoluydu” dedi.
Duran, “Biz, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı olarak, algoritmik adalet sağlamak için bir gerçeklik altyapısını oluşturmak adına çalışıyoruz. Türkiye, gerçekleri korumak ve medya okuryazarlığıyla sahte haberlere karşı sosyal direnci artırmak adına mücadelenin ön safında yer alacaktır. Daha adil ve gerçekçi bir medya dünyasının, sadece dürüst ve insanlığa hizmet eden iletişimcilerce inşa edilebileceğine yürekten inanıyorum. Bu, zor bir görev ama bir o kadar da gereklidir; çünkü adalet ancak gerçek var olduğu sürece galip gelebilir. Ayrıca, gazetecilerimiz ve savaş muhabirlerimiz, dezenformasyon karşısında bilgi kalkanları ile sahadaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmaya devam edecektir. Şuan aramızda Gazze, Ukrayna ve Lübnan’da haber yapıp insani trajedilere tanıklık eden gazeteciler mevcut. Al-Jazeera’nın Gazze Büro Şefi Wael al-Dahdouh, hem bir Filistinli hem de gazeteci olarak İsrail’in zulmünü yaşamış ve belgelendirmiştir. Ailesinin birçok ferdi, İsrail saldırılarında hayatını kaybetti. Diğer bir meslektaşımız TRT Arapça foto muhabiri Sami Shehada, İsrail’in sivillere yönelik saldırıları esnasında yaralandı ve bacağını kaybetti. Bu tür dayanılmaz kayıplara rağmen, gazetecilik ve gerçeğe bağlılıklarından vazgeçmediler. Ancak onlar ve diğer cesur gazeteciler, sansür ve algoritmik baskı ile mücadelesini sürdürmektedir” şeklinde sözlerini tamamladı.

