Medya Özel Dergi Dropdown

İşe yarayan mı doğrudur, yoksa doğru olan mı işe yaramalıdır?

Tarih:

Serden Hoca, uzun yıllardır arkadaşımdır.

Bir zamanlar Boğaz Piknik Alanı’ndaki salaş bir restoranda, geç saatlere kadar sohbet etmiştik. O akşam Serden arkadaşım UD çalmış birlikte şarkılar da söylemiştik.

Serden Hoca, sıradan bir sohbet arkadaşım değildir. Nitelikli, verimli, gelecek için yol gösterici fikir üretimi, etkileşimli iletişim için de değerlidir.

   Kendine özgü yanları fazladır.

   Sürünün bir parçası olmadığı için sürü tarafında tanınması, anlaşılması da çok kolay değildir. Toplumsal yerleşik arayışlarla Serden Hoca’yı okumaya, tanımaya çalışanların, okuması, anlaması hiç kolay değildir. Çok hızlı bir şekilde, toplumsal bozulmuşluk kalıplarından birine yerleştirip, “İşlem tamam” denilebilir.

***

Bu aralar sohbetlerimiz genellikle sabah 6.45 ile 7.30 arasında oluyor.

   Bir gün öncesinde toplumsal gelişmemizden kaydedip, neredeyse uyurken bile sorguladıklarımızın ilk “düşünsel laboratuvar sonuçlarını” paylaşırız.

   Önceki sabahki ana konu başlığımız, bölgede, Türkiye’de ve de dünyada hızlı değişim gösteren konjonktürü takip etmeden, neredeyse Girne Kapısından, birkaç yüz metre ötedeki Sarayönü’ne gidilemeyeceğiydi.

Kişisel çıkar çatışmaları, kişisel hesaplar siyaset dünyamızdan pek çok ismi, kuyunun dibindeki kurbağa konumuna getiriyor. Onlar için gökyüzü, tıpkı kurbağa için olduğu gibi, kuyunun ağzı kadardır.

***

Bu tür siyasiler için pragmatizm, şahsi çıkar odaklıdır.

   “William James, pragmatizmin öncüsü ve kurucusudur; John Dewey ise bu felsefeyi sorgulama ve eğitim üzerine odaklanarak geliştirmiş, pragmatizmi bir teori olmaktan çıkarıp daha çok sorun çözme aracı ve yaşam felsefesi haline getirmiştir. Her ikisi de bir fikrin veya inancın doğruluğunu, pratik sonuçları ve faydası üzerinden değerlendirmiş, gerçeği eylemin hizmetine sunmuştur.”

   Pragmatizm, batı düşüncesinde aklın esnekliği, çözümün pratikliği olarak doğmuş bir kavram. William James’in, John Dewey’in ellerinde anlamlıydı; çünkü onlar “işe yarayan doğrudur” derken, insanın aklıyla deneyimini buluşturuyordu.

   Ama bizde, Kıbrıs’ta, hatta bu coğrafyada  pragmatizm tepeden tırnağa, çıkar odaklı bir yaşam biçimidir. İlkenin yerini çıkar, değerin yerini fırsat almıştır.

***

   Siyasetçiler için pragmatizm bir “denge sanatı” değil, bir “dönme kolaylığı” haline geldi. Dün “kesinlikle olmaz” diyenler, bugün “neden olmasın” diyebiliyor. Halk da bu dönüşümleri seyrede seyrede kanıksıyor, olağanlaştırıyor. Çünkü, toplumun tüm bireyleri de, kendi dünyalarında, çıkar sistemlerini, pragmatizmlerini üretmeyi öğrendi.

Sıradan bir işlem için torpil aramak, bir iş hallolsun diye, ilkeden ödün vermek, artık doğal karşılanıyor.

Meyhanede meyhaneciyi görme alışkanlığını bile bu çerçevede algılamak yanlış değildir.

   Kıbrıs’ta “Nasılsın?” sorusuna, en çok verilen yanıt “İdare eder”, bu yanlışın, toplumdaki en yaygın dilidir.

   Aslında, “idare eder” demek, “vazgeçtim” demektir.

   Değerinden, duruşundan, vicdanından vazgeçmenin, azı çoğu yoktur… Ve bu vazgeçişin  adı, bizim buralarda süslenip, püslenip, doğuş kimliğinden uzak olarak pragmatizm oldu..

***

Pragmatizm kolaycılıktır da. Ama unutmayalım, her kolayın bir bedeli vardır.

   Pragmatizm kısa vadede kazandırır, uzun vadede çürütür. Toplumun omurgasını, bireyin inancını, siyasetin güvenilirliğini yavaş yavaş aşındırır.

   Toplumsal düşünceden uzak, şahsi çıkar hesabı gün gelir, kaybettirir, ya da kazanılmış sayılanları da  elden uçurur.

***

Geldik anahtar sorumuza…

Şimdi sormamız gereken soru basittir: İşe yarayan mı doğrudur, yoksa doğru olan mı işe yaramalıdır?

   Eğer yalnızca işe yarayanın peşindeysek, gün gelir biz de işe yaramaz hale geldiğimizde kimse dönüp bize de bakmaz. İşe yaramaz başlığının altına, statü, makam, koltuk kaybını da yerleştiririm elbette.

Gerçek ilerleme, çıkarla değil, toplumsal geniş tabanlı ilkeyle ölçülür.

   Pragmatizm, aklın kılavuzu olabilir; ama vicdanın yerine geçtiği anda, toplumu kör eden bir sis perdesine dönüşür. O zaman da toplum olarak kronik kaybetme, bozulma, kokuşma sürecine girilir.

   Biz o sürece girdik mi? Siz söyleyin.

***

Mutlu, sağlıklı, keyfi bol bir hafta diliyorum.

HABERİ PAYLAŞ:

En Son Haberler

DAHA FAZLA
MEDYA ÖZEL

Aydın’daki Bağ Evinde Meydana Gelen Patlama Sonrası Yangın Kontrol Altına Alındı

Melek FIRAT/ AYDIN, (DHA) – Aydın'ın Efeler ilçesindeki Ali Koç'a ait bağ evinde gece yarısı meydana gelen patlama sonrası yangın çıktı. İtfaiyenin müdahalesiyle söndürülen yangın evin kullanılamaz hale gelmesine neden olurken, herhangi bir yaralanma yaşanmadı. Jandarma olayla ilgili inceleme başlattı.

Asım Akansoy: “Hiç Kimse Dışarıda Kalmayacak, Liyakat ve Kapsayıcılık Temelimizdir”

Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Milletvekili Asım Akansoy, katıldığı “Hayata...

Ünal Üstel: “UBP’de Birlik, Beraberlik ve Ortak Akıl ile Yola Devam Ediyoruz”

Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Başkanı ve Başbakan Ünal...

Ne Yaparsanız Yapınız İnsanlar Artık Şaşırmıyorlar…

Seçim bitti şimdi artık iç siyaset hareketlenecek diye yazmıştık...