Medya Özel Dergi Dropdown

19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı

Tarih:

 

Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı, her yıl 19 Mayıs tarihinde kutlanan, Türkiye Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin resmî bayramıdır. 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Atatürk Bandırma Vapuru ile Samsun’a çıkmıştır ve bu gün, İtilaf Devletleri’nin işgaline karşı Türk Kurtuluş Savaşı’nın başladığı gün kabul edilir. Atatürk bu bayramı Türk gençliğine armağan etmiştir. Uzun yıllar “Gençlik ve Spor Bayramı” adıyla kutlanan bayram, Atatürk Yılı kabul ve ilan edilen 1981’de dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından yapılan değişiklikle “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır. Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı ilk defa 1926 yılında Gazi Günü adı altında Samsun’da kutlanmış, 24 Mayıs 1935’te Atatürk Günü adı altında resmiyet kazanmıştır. Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nün girişimleriyle Fenerbahçe Stadı’nda kutlanan bu ilk 19 Mayıs, Galatasaray ve Fenerbahçeli yüzlerce sporcunun da katılımıyla bir spor günü hâline gelmiştir. Bu organizasyondan bir süre sonra gerçekleşen Spor Kongresi’nde söz alan Beşiktaş Kurucu Üyesi Ahmet Fetgeri Aşeni, kutlanan Atatürk Günü’nün tüm gençliğe mal edilebilmesi için “19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı” adı altında her yıl yapılmasını teklif etmiştir. Kongrede oylanan bu öneri kabul edilmiş ve Atatürk’ün de onayıyla yasalaşmıştır.19 Mayıs, 20 Haziran 1938 tarihli kanunla “Gençlik ve Spor Bayramı” adını almıştır. 12 Eylül Darbesi ile yönetime gelen Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi, Atatürk’ün doğumunun yüzüncü yılı olan 1981 yılını kanun çıkararak Atatürk Yılı kabul ve ilan etti. Kutlamalar kapsamında “Gençlik ve Spor Bayramı”nın adı da “Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” olarak değiştirildi. 19 Mayıs 2012’de TRT’nin bünyesinde yayın yapan kanalı TRT 1’in logosu bu bayrama ithafen değişmiştir.

Her yıl 19 Mayıs günü Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı Türkiye’nin dört bir yanında spor gösterileri ve törenlerle kutlanır. Üzerinde “Gençlikten Atatürk Sevgisiyle Cumhurbaşkanına” yazan ve “Sevgi Bayrağı” olarak adlandırılan dev bir bayrak Kurtuluş Yolu’ndaki Tütün İskelesi’nden karaya çıkarılarak Samsun valisine verilir. Daha sonra bayrak, cumhurbaşkanına sunulmak üzere genç atletlere teslim edilir. Samsun’dan yola çıkarılarak Amasya, Tokat, Sivas, Erzincan, Erzurum, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir ve Kırıkkale’den sonra 19 Mayıs törenlerinde Ankara’da cumhurbaşkanına sunulur. Cumhuriyet’le yaşıt olan bu kutlamalar sadece cumhurbaşkanının katılımıyla Ankara’da gerçekleşmekle sınırlı kalmaz, ülke genelinde stadyumlarda kutlanırdı ama 2012’de, mayıs ayında havanın soğuk olacağı ve bu açıdan öğrencilere ve vatandaşlara yük olmaması gerekçesiyle başkent Ankara dışındaki illerde, stadyumlarda kutlanması Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Genel Müdürlüğünce okullara gönderilen bir yazıyla engellenmiştir. Bu karar cumhuriyetçi kesimin büyük tepkisiyle karşılaşmıştır. Bu konuda Alper Ayhan tarafından bir dava açılmış ve kazanılmıştır.

19 Mayıs’ı var eden Türk İstiklal Harbi (Kurtuluş Savaşı) küresel ölçekte 19. yüzyılın son çeyreğinde yükselen emperyalist yayılmacılığın Osmanlı topraklarına bir yansımasının sonucudur. Uluslararası alanda 19. yüzyılın (1789-1914) ilk yarısında (1829) İngiltere’de meydana gelen ve ardından Fransa, Belçika ve Hollanda gibi Batı Avrupa ülkelerine de sıçrayan Birinci Sanayi Devrimi hem üretim tarzlarını ve üretim ilişkilerini dönüştürmüş hem de ülkelerin yaşam standartlarını yükselterek zenginlik kaynaklarında bilimsel temelli teknolojiyi önemli hâle getirmiştir. Sanayileşme yeni ham madde kaynakları, sanayide üretilen ürünlere yeni pazarlar ve farklı coğrafyalarda yatırım bölgeleri gerektirdiğinden İngiltere başta olmak üzere sayıları yarım düzineyi bulan Batı Avrupa ülkelerini küresel ölçekte siyasi, ekonomik ve toplumsal açılardan yeni bir dünya düzeninin içine çekmiştir.

19 uncu yüzyıl başlarında İngiltere’nin dünya ticaretindeki payı yüzde 50 iken Fransa’nın payı ise yüzde 8’dir. 19. yüzyılda telgrafın iletişimi hızlandırmasının yanı sıra karalarda demir yolları iç pazarları bütünleştirirken kıtalar arasında yük ve yolcu taşımacılığı ile küresel ölçekte giderek bütünleşen ve mekaniğin gücüyle tanışan bir dünya yaratmıştır. 15. yüzyılın sonlarında başlayan Coğrafi Keşifler ile ortaya çıkan sömürgecilik özellikle 1873 yılında Viyana Borsası’nın çöküşü ve Almanya ile İtalya’nın siyasal birliklerini tamamlayıp sömürgecilik yarışına katılmaları uluslararası dengeleri ve mevcut statükoyu değiştirmesiyle birlikte Büyük Bunalım sürecinde emperyalizme evrilmiştir. İngiliz Tarihçi Eric Hobsbawm’ın İmparatorluklar Çağı olarak adlandırdığı 1873-1914 arası dönemde sanayileşmiş Batı Avrupa ülkeleri Asya, Afrika ve Avusturalya gibi dünyanın geri kalanı üzerinde siyasi, ekonomik ve askerî kontrol kurmakla kalmamış; toplumsal ve kültürel anlamda oryantalist bir perspektifle emperyalist emeller de gütmüşlerdir.

 

Hatta Osmanlı Devleti ve Mısır’ın da bulunduğu 20 kadar ülkenin maliyesinin çökmesi bu süreci daha da kolaylaştırıp hızlandırmıştır. Osmanlı Devleti’nin Asya, Kuzey Afrika ve Orta Doğu toprakları sanayi devrimi sonrasında emperyalist yayılmacılığa kurban giderken Balkan toprakları Fransız Devrimi sonrasında ulus devlet çağında İngiltere ve Rusya gibi büyük güçlerin etkisi ve kendilerine has bir takım ekonomik ve toplumsal buhranlar neticesinde isyanlara sürüklenmişlerdir. Birinci Dünya Savaşı’nın başında dünyadaki karaların yüzde 68’i sömürge, yüzde 11’i yarı sömürge ve yüzde 21’i de bağımsız devletlerden oluşurken dünya nüfusunun yüzde 60’ı sömürgelerde, yüzde 22’si yarı sömürge ülkelerinde ve yüzde 18’i bağımsız devletlerde yaşamıştır. Hatta öyle ki İngiliz sömürgelerinin yüz ölçümü İngiltere’nin tam 94 katı büyüklüğündedir. Tüm bu süreç 1914-1918 arasında dört yıl süren hem sömürgelerin hem de cephe gerisindeki halkın ekonomik, kültürel, toplumsal ve sıhhi olarak bir şekilde savaşın içine çekildiği topyekûn bir savaş olan Harbi Umumi (Cihan Harbi-Birinci Dünya Savaşı) ile sonuçlanmıştır. Sınırların yeniden çizildiği, etnik ve mezhepsel temelli azınlık sorunlarının ortaya çıktığı, zorunlu göçlerin ve nüfus mübadelelerinin yaşandığı bu süreçte dünya Osmanlı, Rus Çarlığı ve Avusturya-Macaristan gibi üç büyük klasik dönem imparatorluğunun dağılışına şahit olmuştur. I. Dünya Savaşı hem çağın hem de Balkanlardan Afganistan’a Kafkaslardan Kuzey Afrika’ya kadar olan coğrafyaların geleceğini tayin etmiştir. Ancak Türker’in nezdinde Cihan Harbi 11 yıl sürmüştür. 1911 yılında Trablusgarp’ın işgali ile başlamış olan savaş süreci 1912 ve 1913 yıllarında Balkan Savaşları, 1914 ve 1918 arası yıllarda I. Dünya Savaşı ve son olarak da 1919 ve 1922 yılları arasında İstiklal Harbi ile sona ermiştir. Birinci Dünya Savaşı’nın ateşkesi olan Mondros Mütarekesi 30 Ekim 1918’de Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanmıştır. Osmanlı Devleti’ni fiilen işgal altına sokmuş ve çeşitli yerlerde işgaller başlamıştır. Mondros Mütarekesi’nin şartları ve İtilaf Devletlerinin destekleriyle ülkede bulunan azınlıkların Türklere saldırarak asayişi bozması, Osmanlı İmparatorluğu’nun işgalini hızlandıran faktörler arasında önemli bir rol oynamıştır. Bu durum, ülke genelinde büyük bir huzursuzluğa ve direniş hareketlerine yol açmıştır.

Anadolu’da artan direniş hareketlerini kontrol altına almak ve bölgede güvenliği sağlamak amacıyla bir askeri yetkili gönderme kararı alınmıştır. Osmanlı ordusunda saygın bir komutan olarak tanınan, vatanseverliği ve askeri yetenekleri bilinen Mustafa Kemal Paşa, Anadolu’daki hareketleri denetlemek ve düzeni sağlamak için uygun bir aday olarak görülmüştür. Mustafa Kemal Paşa, ordu müfettişi olarak geniş yetkilerle Samsun’a gönderilmiştir. Samsun’a varışından sonra bölgedeki durumu incelemeye başlamış, ilk adımı yerel direniş hareketleriyle iletişime geçmek ve halkın desteğini almak olmuştur. Böylece Türklerin bağımsız mücadelesinde 19 Mayıs 1919 tarihinde Mustafa Kemal Paşa tarafından bağımsızlık meşalesi yakılmıştır. Mustafa Kemal Paşa, Samsun’dan başlayarak Anadolu halkının vatan sevgisini ve bağımsızlık tutkusunu harekete geçirerek ulusal bir direniş hareketi başlatmıştır. Bu hareket neticesinde başlayan Millî Mücadele, Türk İstiklal Harbi’nin başarısıyla sonuçlanmıştır. Türk İstiklal Harbi ile birlikte ilk olarak I. Dünya Savaşı’nın sonunda İtilaf Devletleri’nin tarafımıza 1918 yılında dikte ettikleri Mondros Ateşkes Antlaşması yerine 1922 yılında Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştır. İkinci olarak 1920’de tarafımıza dayatılan Sevr “Barış” Antlaşması’nın yerine aylarca süren görüşmelerin neticesinde 24 Temmuz 1923 yılında Türkiye’nin uluslararası alanda hukuken bağımsız bir devlet olarak tanınmasını sağlayan Lozan Barış Antlaşması imzalanmıştır. Böylece Türkiye Cihan Harbi’nin sonuçlarını revize edebilen tek İttifak Devleti olmuştur. Nitekim Lozan Barış Antlaşması Türkiye’yi gerek 1930’lu yıllarda Kıta Avrupası’nda totaliter faşist tek parti yönetimlerinin olduğu ve meclislerin kapandığı bir dönemde faşizmin, gerekse 1939 ve 1945 yılları arasında yaşanan II. Dünya Savaşı’nın dışında tutmuştur. I. Dünya Savaşı’nı kaybedip de faşist olmayan ve İkinci Dünya Savaşı’na girmeyen tek İttifak devleti Türkiye’dir.

HABERİ PAYLAŞ:

En Son Haberler

DAHA FAZLA
MEDYA ÖZEL

İEZB Başkanı Serkan Kırmızı’dan 10 Kasım Mesajı: “Atatürk’ün Mirası, Üretken Bir Millet Olma Bilincidir”

İEZB Başkanı Serkan Kırmızı’dan 10 Kasım Mesajı: “Atatürk’ün Mirası,...

10 Kasım 2025 Döviz Kurları: Dolar, Euro ve Sterlin Güne Yükselişle Başladı

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) serbest piyasasında haftanın ilk...

Başbakan Ünal Üstel: “Atatürk’ün Fikirleri, Kıbrıs Türk Halkının Kalbinde...

İsias Otel Skandalında Yeni Belgeler Ortaya Çıktı: 20 Yıl Önce “Ruhsata Aykırı” Raporu Düzenlenmiş

Türkiye’de 6 Şubat 2023 depremlerinde Adıyaman’da yıkılan ve aralarında...