Veri Egemenliği Neden Milli Güvenliktir?

Tarih:

Kubilay Bilal Öztürk – Sosyal Medya, İletişim Uzmanı

Bir ülkenin sınırları artık yalnızca toprak haritasıyla çizilmiyor. Egemenlik sadece kara, hava ve deniz sahasıyla sınırlı değil. Çağımızda buna bir cephe daha eklendi: dijital alan. Ve bu cephede savaş, tankla tüfekle değil; veriler, algoritmalar ve dijital platformlar üzerinden veriliyor.

İşte bu nedenle bugün yazdığım konu, bir teknoloji meselesi değil. Bu yazı, doğrudan bir bağımsızlık yazısıdır. Çünkü veri egemenliği artık sadece bilişimle ilgili bir başlık değil, millî güvenliğin tam merkezinde duran stratejik bir alandır.

Kimin Verisi, Kimin Kararı?

Türkiye’de bugün yaklaşık 60 milyon insan sosyal medya kullanıyor. Bunların büyük kısmı Instagram, Twitter (şimdiki adıyla X) gibi yabancı platformlar üzerinde yer alıyor. Peki bu insanlar kimin altyapısında, hangi ülkenin yasal düzenlemeleri çerçevesinde iletişim kuruyor? Bizimkilerin değil.

Verilerimiz, yurt dışındaki sunucularda saklanıyor. İçeriklerimiz, başka ülkelerin hukuk sistemine ve o sistemlerin siyasi iradesine tabi şirketler tarafından denetleniyor. Hesaplarımız, görünürlüklerimiz, algoritmaların kararına göre öne çıkıyor ya da bastırılıyor. Ve bu algoritmaların nasıl çalıştığı konusunda bize hesap veren kimse yok.

Bu tablo yalnızca dijital bir eşitsizlik değil, doğrudan bir bağımsızlık sorunudur. Kendi topraklarında kendini ifade edemeyen bir milletin, dijital platformlarda da sesi kesiliyorsa, burada bir iletişim özgürlüğü değil, bir vesayet ilişkisi vardır.

Türkiye’nin Twitter’da Yaşadıkları

Bu mesele soyut değil, doğrudan yaşanmış örneklerle konuşulmalı. Türkiye, X platformu üzerinde yıllardır sistematik olarak içerik sansürü, etiket baskısı ve görünürlük manipülasyonlarıyla karşı karşıya kaldı.

2018’deki Zeytin Dalı Harekâtı sırasında binlerce bot hesap, Türkiye’yi savaş suçları işlemekle itham eden etiketleri organize şekilde gündeme taşıdı. Aynı dönemde Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmî açıklamaları neredeyse görünmez hâle geldi.

2019’da Barış Pınarı Harekâtı’nda, “#TurkeyIsKillingKurds” etiketi saatlerce dünya gündeminde tutuldu. Karşı argümanlar, devlet açıklamaları, hatta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın açıklamaları algoritmalar tarafından bastırıldı. Aynı olayda Türk kullanıcıların “#TurkeyIsFightingTerror” etiketi görünürlük kazanamadı.

2020’de Ayasofya’nın cami olarak yeniden ibadete açılması sırasında da benzer bir tablo yaşandı. Türkiye’den yükselen destek içerikleri geride kalırken, dış kaynaklı tepkiler hızla öne çıkarıldı.

Bu yaşananlar, sosyal medya kullanıcıları için bir algoritma tercihi olabilir ama bir devlet için doğrudan güvenlik meselesidir. Çünkü kamuoyunun dijital alanda şekillendiği bir çağda, bir ülkenin sesinin bastırılması, onun diplomatik pozisyonunu da zayıflatır.

Next Sosyal: Egemenlik İçin Dijital Bir Girişim

İşte tam bu noktada karşımıza Next Sosyal çıkıyor. T3 Vakfı’nın öncülüğünde, Selçuk Bayraktar’ın dijital vizyonuyla geliştirilen bu yerli sosyal medya platformu, sadece yeni bir uygulama değil, bir millî refleksin ürünüdür.

Veriler Türkiye’de saklanıyor. Platformun algoritmaları topluluk öncelikli çalışıyor. Kullanıcı verileri yurtdışına çıkarılmıyor. İçerik akışı, reklam odaklı değil, içerik ve katılım odaklı şekilleniyor. En önemlisi de, Türkiye’nin kamu kurumları, vatandaşları ve fikir önderleri, burada doğrudan muhatap bulabiliyor.

Bu yönüyle Next Sosyal, sadece bir alternatif değil, bir egemenlik alanıdır. Tıpkı savunma sanayisinde atılan adımlar gibi, bu da dijital savunmanın bir cephesidir.

Bu Satırda Durup Tekrar Düşünelim

Veri, yeni dönemin stratejik kaynağıdır. Nasıl ki enerji bağımsızlığı bir ülkenin istikrarı için vazgeçilmezse, veri egemenliği de siyasi ve kültürel bağımsızlığın temelidir.

Instagram’da eğlenebiliriz, Twitter’da tartışabiliriz. Ama bu mecralarda başkalarının kurallarına göre hareket ederiz. Eğer kendi dijital platformlarımızda, kendi verilerimizle, kendi algoritmalarımızla var olamazsak, sadece kullanıcı değil, edilgen birer figür oluruz.

Veri egemenliği, artık bir yazılım tercihi değil; millî bir zorunluluktur.

Çünkü bugünün gerçekliği şudur:

Kimin verisi varsa, kimin altyapısı varsa, kimin algoritması varsa; gündemi de, algıyı da, hatta hafızayı da o yönetir.

Ve hiçbir egemen devlet, bunu başkasına teslim etmemelidir.

HABERİ PAYLAŞ:

En Son Haberler

DAHA FAZLA
MEDYA ÖZEL

Alkollü sürücünün kullandığı hafif ticari araç ile otomobil çarpıştı: 3 yaralı

Yavuz YILMAZ/İNEGÖL (Bursa), - BURSA'da, sürücüsünün alkollü olduğu öğrenilen...

Hafif ticari aracın çarpıp, otomobilin ezdiği kadın öldü; kaza anı güvenlik kamerasında

Olcay DÜZGÜN/KAYSERİ, - KAYSERİ'de, yolun karşısına geçmeye çalışırken hafif...

Bursa’da, ‘sözlü taciz’ kavgasında bıçakla yaralandı

Yavuz YILMAZ/İNEGÖL (Bursa), - BURSA’da, kız arkadaşına sözlü tacizde...

Ankara’da sağanak; ev ve iş yerlerini su bastı, araçlar yolda kaldı

Kadircan GÜLER/ ANKARA, - ANKARA’da etkili olan sağanak...