YOZLAŞIDA UZLAŞTIK 

Tarih:

Bir şeyin özündeki saflığı, gerçek değerini ve niteliğini yitirip bozulması yozlaşma olarak tanımlanır. Buradan hareketle yozlaşma, bir çok başlıkla değerlendirilirken bozulma, dejenerasyon veya çürüme durumunu da ifade eder. 

Bu kısa anlatımla, toplumsal yozlaşı ile nasıl uzlaştığımızı şöyle ifade edebiliriz :

Osmanlı’da Lâle Devrinden itibaren Cumhuriyetin ilk yıllarına ve günümüze dek süregelen özellikle toplumsal alanda gözlemlenen topyekün bir batılılaşma hareketine, yaklaşık üçyüz yılı aşkın süredir tanıklık ediyoruz. 

Tarihi bağlamda oldukça geniş kapsamlı bu modernleşme denilen rüzgâr, devrin durumuna göre yer yer esiş şeklini, hızını ve konumunu değiştirerek devam etti. 

Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde batılılaşma hareketleri; askeri alanda, toplumsal yapıda kültürel  sanatsal ve diğer bir çok alanda yenilikler getirdi. Bu yenilikler gelişimdi, gelişim olmalıydı çünkü yüzünü batıya dönmek, batının özellikle devrim niteliğindeki gelişimine ayak uydurmak toplumsal fayda getirmeliydi. 18. Yüzyıl ortalarından itibaren bocalayarak da olsa değişime, yenileşmeye ve devamında gelişmeye gayret etti Osmanlı İmparatorluğu. 

Devrin aydınları arasında sert milliyetçilik akımlarıyla karşılaşan batılılaşma çılgınlığı, kimi çevrelerce temkinle karşılandı. Özünden kopmadan, milli şuuru kaybetmeden elbette ki batının faydalı yeniliklerini Osmanlı ülkesine getirebilirdi payitaht. 

Batılılaşmanın en belirgin başlıkları arasında hiç şüphesiz modernizm ve modernleşme de vardı. En kısa tanımıyla nedir modernizm ? 

Modernizm, geleneksel olanı sorgulayan, yenilik arayan, akılcılığı ve bilimi merkeze alan bir yaklaşımdır. Toplumsal, kültürel ve sanatsal alanlarda eskiye karşı bir kopuşu temsil eder. 

Akıl ve bilime dayalı düşünceyi merkeze alan ve geleneksel olanı reddedip, yeniyi ve farklıyı arayan bir düşünce akımıdır. 

Modernleşme ise toplumsal dönüşüm veya toplumu dönüştürme sürecidir. 

Buradan bakıldığında Türkiye toplumunun anladığı ve tanımladığı modernizm ve modernleşme 1950’li yıllarda hız kazanan, batıdan yola çıkıp bize ulaşırken sadece gelenekten koparak kültüre yabancılaşmayı esas alan modernleşme düşüncesi gibi görünüyor.  Oysa Osmanlı’nın modernizmde hedeflediği, değişim ve yenileşme başlığı ile öndeydi. Toplumsal dönüşümden çok düşünsel, sanatsal, askeri ve ekonomik alanlardaydı. 

Toplumumuzun üçyüz yıl önce de elli yıl önce de ve günümüzde de en büyük çıkmazı batı medeniyetini seçip ayıklamadan çeriyle çöpüyle deyim yerindeyse; akşam pazarı işi : “Ne varsa, ne kaldıysa tartmadan ölçmeden ver bakalım!” mantığı ile hareket etmesidir. 

Bizi derinden etkileyen ve artık önüne geçilemez bir sel haline gelen ahlakî ve kültürel yozlaşma ise kısaca;  bir toplumun geleneklerinin, sanatının, dilinin ve kültürel kimliğinin bozulması ile yabancı etkiler altında kendi özgünlüğünü kaybetmesi olarak ifade edilir. Alt başlıkları; dilin bozulması, sanatın ticarileşmesi, değerlerin aşınması, tarihi ve geleneksel mirasın unutulması olarak kısaca özetlenebilir. Özgünlüğüne, özbenliğine, kimliğine, kültürel ve geleneksel değerlerine yabancılaşmak, topyekün bir çürümenin ve ardından yok olmanın başlangıcı değil midir esasen?  

Kültürel yozlaşmanın ahlaki yozlaşmayı tetikleyen tarafında da tablo ne yazık ki pek iç acıcı değil! 

Bugün gelinen noktada; TV programlarından tutun da tiktok ve diğer sosyal medya araçlarında ahlak kavramının yitimi başlı başına bir felaket iken, Türkçemizin bizden utanarak yitip gittiğini üzüntüyle görmekteyiz. 

Günlük konuşma dilimiz beşyüz kelimeyi geçmiyor. Yabancı sözcüklerin olağan mirasımızmış gibi her cümleye sıkıştırılması, argonun onlu yaşlara kadar inmesi ve ders kitaplarına dahî sirayet eden diline ve kültürüne yabancılaşmanın artık çoğunluk tarafından fark edilmemesi… 

Sosyal ağlardan evlere ve oradan sokaklara yayılan, tv programlarından ve sahnelerden topluma  bulaşan adeta salgın haline dönüşmüş gayri ahlaki duruma da dikkat edelim; teşhircilikten kadın sömürüsüne ulaşan, ayrışmayı ve ötekileştirmeyi derinleştiren sınır tanımayan bir yozlaşmayla karşı karşıyayız. 

Şiddeti olağanlaştıran yetersiz cezai yaptırımlar ve kendini reklam oyuncusu zanneden, şiddet ve cinayet zanlıları. Müstehcenlik içeren pornografinin dansa uyarlandığı konser adı altındaki rezillikler ve bunları finanse eden yerel yönetimler yani belediyeler! 

 Az çalışarak çok para kazanamanın daha berbat olanına şahitlik ediyoruz maalesef: “ Çalışmadan da kazanılır.” Genç kızlara, tiktoktan ve  sahneye iç çamaşırıyla çıkan sanattan akıldan ve estetik anlamdan uzak şarkıcıyla verilen mesajdır bu. Soyunabildiğin kadar özgürsün! Çıplanabildiğin kadar çağdaşsın! Birileri çıkıp zıttını mı söylüyor, eleştiride mi bulunuyor, o zaman kopar yaygarayı! 

Bunlar senin çıplaklılığına değil Atatürkçülüğüne müdahale ediyor. Laikliğine karşı çıkıyor ve şeriati getirmeye çalışıyor. Eşcinselliği öv! Lgbt’yi öne çıkar! Pavyon kültürüne özendir! Seks işçiliğini olağanlaştır! Çok eşliliği normalleştir! İşte size yeni Türkiye’nin yepyeni özgürlük anlayışı. Atatürkçülüğü de paravan yap ki kimse sesini çıkaramasın! 

2025 yılında batılılaşma sürecinde geldiğimiz nokta budur. Fikri uyuşmuş zikri kudurmuş bir halk kitlesi sayıca her geçen gün çoğalıyor. Popüler kültürü popülize ettiğimiz ve bunu da çağdaşlık adı altında normalleştirdiğimiz her kuram bize yozlaşı olarak geri dönüyor/dönecek. Toplum olarak bir çok konuda fikir ayrılığı yaşıyoruz lâkin çoğunlukla uzlaştığımız tek nokta kaldı o da yozlaşı. Yani biz yozlaşıda uzlaştık. 

Fransız usulü kurbağa gibi ölümü rehavet zannediyoruz. Donarken uykunun tatlı gelmesi gibi. Özellikle aile yapımız üzerine oynanan büyük oyunu müthiş bir iyimserlikle izliyoruz! Çığ gibi büyüyen estetik ve güzellik sektörü, sağlıklı yaşam zannedilen zafiyet kıskacı,  rengarenk, kolay ve mükemmel gösterilen uçuk hayat hikayeleri. Bunların üst başlığı modern ve çağdaş yaşam, aklın erebildiği popüler kültür, eremediği yozlaşma! 

Günün birinde anlatacağız çocuklarımıza ve gençlerimize! Kadınlarımıza ve toplumumuza! 

Bak evladım diyeceğiz Barış Manço gibi : 

Soyunarak asrî olunmaz, çıplaklıkla medeni olunmadığı gibi. Saldırma onun bunun başörtüsüne, inancına ve inandığı gibi yaşama hakkına! O kadınlar inanıyor diye laiklik gitmez elden. İyi öğren ve doğrusunu bil aslında laiklik nedir? Din, inanç, fikir ve ifade özgürlüğüdür. Herkes inancını özgürce yaşar. Kimse birbirini inançları dolayısıyla yargılayamaz, yadırgayamaz. Laiklik çıplaklık değildir, özgür giyimdir. Birileri günbegün daha da soyunurken bir başkasının giyinikliğine karışamaz/ karışmamalı! Demokrasiyi tam bil. Cahilin demokrasisi olmaz, olursa Damocles’in kılıcı olur.   

Üçbin yılı aşmış tarihimizde, törelerin kanun yerine geçtiği bir kültürün evlatlarıyız. Tarihimizi tam ve doğru bilirsek, dilimizi unutmaz, atalar kültüne ve yaşadığımız coğrafyanın varlık bilincine erersek işte o zaman en güçlü biziz! 

Adaletsiz kamu düzenini, yargısız infazı, eşit olmayan haklara ve özgürlüklere, şiddetin her türlüsüne karşı olalım. Olalım ki er ya da geç aydınlığa çıkalım. 

Sözün sonunu Lâle Devri Şairi Nedim’in bir hicvi ile kapatalım:

Rind-î hârabâtım  ki eder gûşe-i meyhanede

Zâhidin etrafına lâ’net  okur, salb ister.

Esen kalın değerli okurlar.

Ayşe Gülçin İLHAN 

HABERİ PAYLAŞ:

En Son Haberler

DAHA FAZLA
MEDYA ÖZEL

Kocaelispor’un Stadyumu Artık Turka Araç Muayene Kocaeli Stadyumu Olarak Anılacak

Kocaelispor'un stadyumu, sezon sonuna kadar "Turka Araç Muayene Kocaeli Stadyumu" adıyla anılacak. Anlaşmanın imza törenine Kocaelispor Başkanı Recep Durul ve Turka İcra Kurulu Üyesi Serhan Salman katıldı. Durul, bu iş birliğinin büyük güçlendireceğini vurguladı.

Enerji Bakanı Alparslan Bayraktar, St. Petersburg Gaz Forumu’nda Türkiye’nin enerji stratejilerini paylaştı.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, St. Petersburg'da düzenlenen 14. Uluslararası Gaz Forumu'na katıldı. Bayraktar, Türkiye'nin enerji dönüşümüne ve arz güvenliğine yönelik stratejilerini vurguladı.

Özgür Özel, İspanya ve Belçika Seyahati Öncesi İstanbul Havalimanı’nda Açıklamalarda Bulundu

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, İstanbul Havalimanı'nda basın toplantısı düzenleyerek yurt dışı seyahati öncesi gündeme dair açıklamalarda bulundu. İspanya ve Belçika temasları hakkında bilgi verirken, Türkiye'deki operasyonlara ve Gazze'deki duruma ilişkin eleştirilerde bulundu. Özel, hukukun üstünlüğü ve insan hakları vurgu yaparak, siyasi tutukluların serbest bırakılması çağrısında bulundu.

Bodrum Uluslararası Film Festivali, Beyaz Salyangoz ile En İyi Film Ödülünü Kazandı

Fırat AKAY/BODRUM (DHA) - Bodrum'da düzenlenen Uluslararası Film Festivali'nin kapanışında 'Beyaz Salyangoz' en iyi film ödülünü kazandı. Festival, 15 ülkeden 19 filmle yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Yunanistan yapımı 'Margo' ise jüri özel ödülüne layık görüldü.